Her korkuluk gördüğümde çocukluğumdan izler taşıyan, aklımın köşesinde yer edinen bir film gelir aklıma.
Oz büyücüsü.
Ya da durun durun şöyle söyleyeyim. Bir aslan, teneke bir adam ve bir korkuluğun hikayesi…
Hatırladınız mı?
Biraz yoklayın kendinizi eminim hatırlayacaksınız 😉
(The Wizard of Oz) 1939 yapımı fantastik bir Amerikan müzikal film.
Evet bu film belki çocukluğumun filmi; ama bana göre bu hikaye bir çocuk kitabından daha fazlasını içeren alegorik yani simgesel bir eser…
Şirinler çizgi filmi de öyle değil miydi? Köyde yaşayan her şirin aslında devletin sistemik yapısını anlatan birer bireydi…
Neyse onunla ilgili daha sonra detay geçerim şimdiki konumuz Oz büyücüsündeki korkuluk 🙂
Hatırlarmısınız bilmem!
Beyinsiz bir korkuluk, cesaretsiz bir aslan, kalpsiz bir teneke adam ve küçük bir kız çocuğunun macerasını anlatan bir film Oz Büyücüsü!
Filmin sonunda Oz büyücüsü küçük kızın evine dönmesini sağlarken, teneke adama kalp, korkuluğa akıl, aslana cesaret verir.
Oz büyücüsü herkesi mutlu ettikten sonra sıra korkuluğa geldiğinde kendisine çok istediği aklı verirken O’na şun sözleri söyler:
“Herkes beyne sahip olabilir. Bu basit bir özellik. Yeryüzünde sürünen, ya da yapışkan sularda yüzen en yüreksiz yaratıkların bile beyni var. Benim geldiğim yerde üniversiteler var. Büyük eğitim yerleri. Oraya büyük düşünür olmak için gidilir.
Çok derin konuları, sizinkinden farksız beyinlerle düşünürler. Ama onların sende olmayan bir şeyi var. Bir diploma.
Bu nedenle, Üniversitatus Komiteatum E Pluribus Unum tarafından bana verilen yetkiye dayanarak sana fahri Dü. D derecesini veriyorum.
-Dü. D mi?
Düşünceloji Doktorası.”
Peki bu fotoğraftan ve yazıdan çıkartılacak sonuç nedir?
Öncelikle benim bu renkli fotoğrafım sayesinde Oz büyücüsü filmini yad etmiş olduk, fotoğrafımın bu hikayeyi anlatmamda büyük katkısı oldu onu kabul edelim:)
Korkuluklara gelince, aslında onlar hayatın bir parçası gibidirler. Biraz hüzünlü, sakin, üzgün, insana hep hüznü hatırlatan birer nesnedirler. Ama; Oz Büyücüsünün de söylediği gibi “Herkes beyne sahip olabilir. Bu basit bir özellik…” O yüzden belki de olayı bu kadar da dramatikleştirmemek gerekiyor…
Düşünsenize bir kargaya verilen korku insana verilen korku kadar etki sağlamıyor bile, karga en ufak bir reflekste kaçıyor ve kurtuluyor.
Peki ya insan!
İnsanlarsa korkuya ne kadar çok alışırsa o korkunun varlığını işte o zaman unutmaya başlıyorlar…
Ve sonuç!
Aslında zaman geçtikçe korkulukların kendilerine bile faydası olmayan sadece korkuluk olarak yani adlarıyla, sıradan ve basit anıldıkları manidar bir gerçek…
Hadi o zaman şimdilik ikimiz arasındaki 7 farkı bulun bakalım :))))