Çocukken her anneler günü, pazar tatilinin de vermiş olduğu keyifle birleşirdi benim için. Babam ise özenle kutladığım o günde yol arkadaşımdı benim. Pazar demek çocukluğumun zoraki banyo günleri, ertesi gün okulun çalan zili, büyüyen ayak seslerimle birlikte gelen alarmın sesi ve trafiğin yorucu akışı gibi anlamlar taşısa da, anneler gününe denk gelen hiçbir Pazar zoraki bir anlam taşımadı benim için.
Yağmura karışan toprağın kokusu, altın sarısı çocuk saçlarımda nemlenen rüzgarlar, harflerin dansıyla gelen güzel bir Pazar günüydü ceplerimde biriktirdiklerim.
Sadece bu kadar değildi hayat. Ben o Mayıs aylarının her ikinci Pazarında, aldığım harçlıkları ceplerime koyar; hem gezme hem de anneme hediye alma bahanesiyle kendimi sokaklara atardım. Tatlı tatlı serpişen yağmur damlalarının arasında dışarı çıkar, inatla kaldırırdım başımı göklere. Asi bir çocuktum. Yağmurlar ıslatsın isterdim bütün benliğimi. Sonra oturduğumuz lojmanların girişindeki patika yolun başında duran ve etrafındaki kavak ağaçlarının arasından bana göz kırpan küçük bakkal dükkanının yolunu tutardım. Babam arkamdan gelirdi. Ona doğru gülerek her döndüğümde, babamın o yosun yeşili gözlerindeki iyiliği görürdüm.
Karanlık ve rutubet kokuluydu o küçük bakkal dükkanı belki ama, benim çocuk gözümde anneme hediye alacak olmanın mutluluğuyla ışıl ışıl parlardı. Her anneler gününde aynı hediyeleri alırdım anneme. Sonra o hediyelerin arasına, annem için çizdiğim resimleri yerleştirirdim. ‘Seni çok seviyorum anne’ derdim. ‘Bütün yaramazlıklarıma rağmen beni hep sevdiğin için teşekkür ederim…’
Rengarenk oya iplikleri, süslü boncuklar ve o zamanlar annemin tiryakisi olduğu turuncu paketli Maltepe marka sigara. Çocuk aklımla aldığım her renkli hediye annemi de mutlu edecekti aklım sıra. Anneler gününü bana sevdiren her Pazar günü özeldi benim için. Mutluyduk ve babamın kahkahalarımda bulduğu huzurla evimizin yolunu tutardık. Yağmurlar eşlik ederdi o güzel Mayıs aylarına ve çocuk yüreğim anneme yaklaştığım her adımda daha da heyecan verirdi bana.
Sekiz numaralı dairemizin dış kapısının önüne geldiğimizde babamın arkasına saklanırdım. Annemin, çalan tokmağın sesiyle birlikte kapıyı açmasının ardından içeriye doğru attığım her adımda dünyanın en değerli hediyesini annesine veren bir çocuk mutluluğuyla salonun girişindeki koridorda biterdim.
Her anneler günü benim için yeni bir bayram havası; annem için aldığım her hediye, kendisine karşı yaptığım yaramazlıklar için yeni bir özürdü.
Ve ben…
Her oyunda düşen, yaralanan, kanayan dizleri olan, bütün yaralarımın iyileşmesini annemin ellerinin sıcacık şefkatinde bulan bir çocuktum. Zaman geçti. Bütün diz yaralarım annemin gülüşlerinde iyileşti. Babasına aşık bir kızdım, yüreğimin en derinlerinde ise annemin gülüşleri saklıydı. Bana Pazarları sevdiren her ikinci Mayıslar güzeldi.
İYİ Kİ VARSIN İYİ Kİ BENİM ANNEMSİN ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN
ANNEM…